Bir aktör olarak İtalya'da yaşamanın avantajları neler?
Bir kere oturmuş bir sistem var. En önemlisi bu. Sinema sektöründe bazı ekonomik sıkıntılar var ama bir şekilde hallediliyor. Sendikalar var. Dolayısıyla herkesin hakkı korunuyor bir anlamda. Yine de sonuçta burası benim memleketim ve burada inanılmaz malzeme var. ‘O Şimdi Asker’ filmi için geldiğimde ise kendi dilimde oynamayı ne çok özlediğimi fark etmiştim. Oh be, dedim, kendi dilim.
- Aktörlük sayesinde maddi bir birikim sağlayabildin mi?
Çok şükür iyi yaşıyorum. Ama çalıştığım sürece iyiyim. Roma’da Actors Center diye bir oluşum var, Amerika’daki Actors Studio gibi. Michael Margotta adında bir hocam var. Haftada iki defa çalışıyoruz. Seni seyreden pek çok öğrenci de oluyor. Çok önemli insanlar gelip, bu çalışmaları yönetiyorlar. Bu beslenme, sahnelerden uzak kalmamak adına çok hoş bir şey. 25 yaşıma kadar oyunculukla ilgili bir eğitim almadım. Bir sürü şeyi kendim geliştirdim. Daha sonra onların neden öyle geliştiğinin bu derslerle farkına vardım. Kişisel problemleri kırmayı, hayvanlarla çalışmayı öğreniyorsun. 3 ay boyunca kara panterle çalıştım. Bir ay Roma Hayvanat Bahçesi’ne gittim. Bu tür gözlemlemeler canlandırdığınız karaktere uyuyorsa çok işinize yarıyor.- Bütün bunları değerlendirince oyunculuğun sana kattığı en önemli unsur nedir?
Çok daha fazla gözlemlemeye başladım insanları. Belki de daha özgür olmayı öğrendim. Belki hálá o anı yaşamayı öğreniyorum. En fazla özgür olduğumuz an, o anı yaşadığımız an.
SPOR İYİ BİR UYUŞTURUCU
- Nasıl bir adamsın, neleri seversin, zaafların neler?
Uyumluyum seçmem, mızmızlık yapmam, oraya gitmem buraya gitmem değilimdir. Öyle insanları da çok fazla sevmem açıkçası. Onun dışında tembelimdir. Çalışmadığım zaman tembellik yapmaya bayılırım. Ancak, canlandıracağım bir karekter varsa çok sıkı çalışırım. Yoğun çalışmaların ardından tembellik güzel. Hayatımın sonuna kadar bir şey yapmadan tembel tembel yaşayamam. Bir ay sonra boğazlanmış gibi olurum. Hep çalışmak da olmaz. Bir yandan da duygusal bir adamım. O yüzden çok fazla ticaret kafam yoktur. Hiç beceremem o işleri. Para konuşmayı, hesap yapmayı ya da ne bileyim alıp satmayı... Bunun dışında yemek yemeyi ve yapmayı çok severim.
- Seni kızdıran şeyler nelerdir?
Saygısızlık ve diğerlerini hiçe saymak. Diğer insanlardan faydalanmak. ‘Mış’ gibi olmak. Herkes sonuçta kendi istediği hayatı yaşamalı. Bazen kendileri de bilmiyorlar ne yaşamak istediklerini. Bazen de bir çevrede kısıtlı olarak yaşıyorlar. Oysa ki kocaman bir dünya var. Kendimi kısıtlamayı sevmiyorum. İnsanları gözlemlemeyi ve her türlü insan içinde olmayı seviyorum. Metro, otobüs, taksi... Bunlar hep hayatımda olacak şeyler. Bu konuda rahatım. Star kompleksim yok. Öyle bir şeye inanmıyorum.- Bakımın için neler yaparsın?
Spor yapmak için kendimi zorluyorum ve rutin olarak yapmaya çalışıyorum. Roma’da evimin yakınında park var, koşuya gidiyorum. Yıllarca spor yaptıktan sonra vücut zaten onu istiyor. Terlemem gerekiyor ki, zihnim açılsın. Spor iyi bir uyuşturucu. Son zamanlarda cildime dikkat etmeye başladım, kızlara danışarak nemlendirici krem falan sürüyorum. Eskiden yapmazdım.
- Kadınlarda bulduğun en kötü özellikler neler?
Sonuçta tanımak, zeka önemli. Anlaşabilmek, ten uyumu. Güzel bakışlar, güzel gülüşler, güzel bir vücut... Ama şöyle bir huyu varsa asla birlikte olmam diyeceğim bir şey yok galiba. Hayatla ilgili katı kurallarım yok. Ama işle ilgili var.
- En büyük düşün nedir?
Türkiye’de, senaryosunu kendi yazdığım bir filmi yönetmek isterim.
ÇOCUK İÇİN UYGUN ZAMAN DİYE BİR ŞEY YOK
Ben hemen aşık oluyorum. Lover boy gibi bir durum söz konusu. Ama şu ana kadar yaşadığım tüm ilişkiler uzun. En az bir buçuk yıl sürüyor. Hemen daldan dala atlamıyorum. Beraber olduğum herkese aşık oldum. Bir de bazen ‘biraz yalnız kalayım’ dediğim anda aşık oluyorum mesela. Ancak şu anda evlilik düşünmüyorum. Baba olmak istiyorum tabii ki. Ama hiç belli olmaz, belki de hayatımın sonuna kadar bir aile kurmayabilirim. Daha onun zamanı gelmedi. Gelince anlayacağız. Ayrıca aslında çocuk için uygun zaman, diye bir kavram da yok. Çocuk oluyor ve sen ona göre uyduruyorsun hayatını.
Mehmet Günsur Röportaj
Etiketler: hayta bakışı, Mehmet Günsur Röportaj, sevdikleri
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder